Gülsüm Hicran ÇAÇUR. ''ANNE OLMAK Yazısı''

Hayat bu olsa gerek,bilincimiz tarla gibi ne ekildi ise meyve olarak onu alıyoruz. Annemiz bize o söyleri söylerken bilincimize tohumları ekip , yıllar sonra biz meyvesini toplayarak bizde çocuklarımızın bilincine tohumlar ekeceğiz.
Şimdi gelelim. Annemizden sürekli duyduğumuz söylerine: Hepimiz annemizin sesini tekrar işitir gibi olduk sanırım.
-Biliyorsun ki, benim endişelerim senin beni anlamaman. Ben senin kötülüğünü istermiyim hiç seni çok sıktığımı, bunalttığımı, sanıyorsun, senin için endişe mi , yersiz mi buluyorsun . Yanlışlar yapa yapa doğruları bulacağım mı diyorsun. Belki doğrulara ulaşana kadar iş işten geçecek. Sen de beni delirteceksin . Ama ne olursa olsun, sen benim çocuğumsun seni hep seveceğim. İnşallah seninde çocukların olurda, işte o zaman sen beni anlarsın. O zaman da annem ne kadar haklıymış diyeceksin. Gel şimdi bana hak ver.sözümü dinle.
Nasıl bu sözler hiçbirimize yabancı gelmedi değil mi, hatta babalarımıza bile yabancı gelmemiştir. Şimdi biz anne olduk, sıra bizde bu sözleri söyleme sırası..
Anne ne demek?
Anne; Fedakarlık,hoşgörü, sabır gücüne sahip, hiç sabrı bitmeyen, hem seven hemde kızan kutsal bir varlıktır. Anne
Evlatlar ateşlenince sabahlara kadar başında gözünü kırpmadan başında beklemek, sende gözünü açınca anneni görünce güvende sin demektir.
Eve geç kaldığında yüreği korku sinyalleri saçarak meraktan ölüp ölüp dirilmek tir. Sen nasılsa annem şimdi merak eder. Arar benden gecikeceğimi söylerim olup biter dediğindir. Anne
Gerçekten de ama; annem bir konuda çok haklı imiş. Annelik sadece yaşanıyor. Anlatılmıyor. Onu anlamak içinde anne olmak gerekiyor. Biraz gecikince hemen korku içinde beklemek de ne ki, o sıralarda bize tuhaf geliyor insana, şimdi de o kokunun en büyüğünü sen yaşıyorsun
Senin şuan ki makamın, mevkin, paraların pulların onun için hiç önemi yok, siz yedi yaşında değil, ister kırk ister elli olun, onun gözünde hala kendi elleriyle sizi beslediği, gece kalkıp üstünüzü örttüğü, gözyaşlarını sildiği, kucağına aldığı sırada , sen onun öpmeye doyamadığın, yaşantısıdır. hala
O hala sizin için endişelenir. O hala sizin için dualar eder. O hala sizi özler, o hala sizi kucağına alıp koklamak ister.
Tıpkı şimdi senin çocuklarına yaptığın gibi;
Değişen ne senin büyümek evlenmek çoluk çocuğa karışıp sorumlulukların artması,
Bazen düşünüyorum. insanlık Çekirdek aileyi bu kadar çok sevmesiydi. Geniş aile olsaydık. Annem ve ben anne olarak beraber olsaydık. yinede annemin benim hakkımdaki endişesi azalmazdı sanırım. Bu ilahi yaratımızın biz kadınlara verdiği merhamet sevgisinin ödülü olsa gerek. Biz kutsallaştıran da sanırım bu annelik duygusu hiç bitmeyen, hiç sönmeyen bir duygu.
Evladını yıllar önce kaybetmiş bir annenin o evladına olan sevgisi kor kor yüreğinde sönmemiş.
Annemizin sözlerinde haklı olduğunu anne ve baba olduktan sonra görebildik.onun değerinde onu kaybetmeden hayatta iken bilelim. Arayalım. Soralım. Mezarına her gün ziyarete gitmektense haftada bir günümüzü annemize ayırıp, evlatlarımızla birlikte hayatta iken gidelim ziyaretimize çocuklarımızda bize örnek alıp, yaşlandığımızda kapımızı çalan evlatlarımız olsun.
İlkokuldayken hepimizin okuduğu tahta çanak hikayesi... Hayatın özü maalesef bu, teknoloji değişse de, çağ atlasak da annelik duyguları ve heyecanı hep aynı, evlatlarımızda hep bizi model alıyor.
Yaşamımızda her şey bir enerji akımı ve pozitif enerjide bulaşıcıdır. Güzellikleri paylaşarak çoğaltabiliriz. Var olmanın, şükür etmenin tek yolu sevgiden geçiyor. Karşılıksız ve beklentisiz sevebilmek.
Amacımız ilahi yaratıcımızın rızasını kazanmaksa, annemizin yolundan geçiyor. Babalarımızın büyüklüğünü kabul etmekten geçiyor.
Hiç yorum yok: